Translate

2 Eylül 2016 Cuma

Hastaydım ve amaçsızdı yaşamak, o yüzden üç gün uyudum

Birkaç gündür hasta olduğum için yatıyordum. Neyse ki iyileştim. Çok sık hastalanmıyorum ama hastalandığım zaman da yataktan çıkamıyorum. Dışardan çorba sipariş ediyorum, çorbayı içip tekrar yatıyorum. Her uyandığımda kendimi yokluyorum "iyileştim mi" diye. 
Önceki gün, hastalığımın ikinci gününde, uyandım, yavaşça kalkmaya çalıştım, her yerim ağrımaya devam ediyor, hala halsizim, kollarım yavaşça kalktı ama bacaklarım çok yorgun, kalkıp duş alsam mı? Acaba saat kaç? Hava karanlık olduğuna göre akşam olmuş olmalı. Saate bakıyorum 1. Aman tanrım gece olmuş. Kalkıp banyoya doğru yürürken başım döndü, duvarlara tutunarak yürümeye devam ettim. Birkaç defa üst üste terlemiş olmalıyım, derim nefes alamıyor, boğuluyor gibi. Duş aldım ve bornozumu giyip yatağa döndüm. Biraz daha iyiydim ama karnımın aç olduğunu hissettim. Bu iyi bir şeydi. Aç olduğumu hissetmem, iyileşmeye başladığımı gösteriyordu. En azından, enerjiye ihtiyacım var diye kendimi yemeye zorlamayacaktım hem. Ama bu saatte çorbayı nerden bulacaktım? Telefonumdan yemek sipariş uygulamasını açtım, sadece pizzacı vardı bu saatte sipariş getiren. Pizzayı düşündüm, yağını, üzerindeki malzemeleri, hasta mideme ağır geleceğini hissettim. Öyle içten hissetmişim ki ağır bir bulantı geldi mideme, öğürdüm hatta neredeyse kusacaktım. Pizzacının menüsünde çorba olduğu geldi aklıma. Çorba iyi olurdu ama  pizzacının küçük çorba porsiyonu doyurmazdı beni. 2 tane çorba ekledim sepete ancak 'restoranın sipariş limitinin altında' uyarısı geldi. Restoranın sipariş limiti 13 lira, çorbanın fiyatı 5 liraydı. 3 tane çorba söyledim ve siparişi verdim. Çorbayı getiren paketçi çocuğun hoşuna gitmemiş olacak bu durum ki suratında küçümser bir ifade vardı. Portmantonun üzerine bahşiş olarak ayırdığım bozuklukları, 3 lira falandı yanlış hatırlamıyorsam, kenara itip anapara olan onbeş lirayı verip kapıyı kapattım yüzüne. Onun bir sonraki hamlesinin apartman kapısını açık bırakmak olacağından adım gibi emindim ama kapının sert bir şekilde kapandığını duydum. Öfkesine yenik düştü neyse ki. 
Çorbaların üçünü de içtim ve bir litre civarı da su içip yattım. Yatar yatmaz uyumuşum. Tekrar uyandığımda saat sabah 6 gibiydi ve çay demleyebilecek kadar enerjim vardı. Önce tuvalete gittim, idrarımın koyu rengi beni mutlu ediyordu, vücudumdan toksinleri attığımı hissediyordum. Çay demleyip televizyonun karşısında birkaç saat geçirdim, neyse ki çizgi film saatine denk gelmişim, sonra tekrar yattım. Son çeyreğe girmiştim artık. Bir sonraki uyanışımda dışarı çıkabilecek halde olacaktım. 
Tekrar uyandım. Saat akşam 9'du. İdrarımın rengi biraz açılmıştı, toksinler bitiyordu! Halsizlik vardı üzerimde ama geçecekti biliyordum. Duş aldım kurulandım giyindim çıktım. Halsizdim, kafam zonkluyordu ama yürüyebiliyordum. Sokaklar kalabalık ve gürültülüydü. Aman tanrım, insanların ne çok enerjisi vardı! Hele şu birbirlerine vurmalı şakalar yaparak koşturan gençler.  Bu halimle bu dünyaya ait değildim. Bir esnaf lokantasına girdim karnımı doyurup eve döndüm. Döndüğümde saat 11di. Hastalık dönemimin yükünü çeken, toksinli ter kokan çarşafımı, yastık ve yorgan kılıfımı değiştirsem mi diye düşündüm, ama üşendim. Soyunup girdim yatağa, yorganı kendi parçammış gibi hissediyordum. Sıkıca sarıldım yorgana, kokusunu içime çekerek uyudum. Bu son hasta uyuyuşumdu, uyandığımda her sağlıklı insanın sahip olduğu enerjiye sahiptim. Artık topluma uyum sağlayabilirdim. 

Uyandım ve şimdi burdayım evet iyileştim. Tekrar merhaba ! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder