Translate

27 Ağustos 2016 Cumartesi

hikayenin devamı


İki gün boyunca kafamda sadece Selim Bey'in profiliyle ilgili düşünceler vardı. Selim Bey çıktıktan sonra birkaç öğrenci uğradı ofise.


Öğrenciye verilecek danışmanlık hizmeti kolaydır. Öğrencinin dosyasını önünüze alırsınız, bir önceki gelişiyle şimdiki gelişini karşılaştırmak amacıyla birkaç soru sorarsınız, birkaç motivasyon cümlesi kurarsınız ve bir sonraki görüşmeye kadar dosyayı rafa kaldırırsınız. Düzenli dosya tutuyor gibi görünmeniz yeterlidir. Öğrenci size gelmeye ve kiranızı ödemeye devam etmek için kendini önemli hissetmek ister. Dosyaları karıştırsanız dahi sorun çıkmaz. Ali geldiğinde Fatma'nın dosyasını açsanız örneğin hiçbir şey değişmez. Tabi bir rehber öğretmen için aynı şeyi söyleyemeyiz. Onun öğrencilerle olan işi böyle hafife alınacak türden değildir. Esasında aynı işi yapıyorsunuzdur ancak yaptığınız işi bir öğrencinin geleceğini inşa etmek, hayat kurtarmak olarak düşünürsünüz. Ortamlarda, muazzam bir iş yaptığınızı anlatır, öğrencilerinizin kazandığı üniversiteleri afiş yaptırıp odanızın en görünen yerine asarsınız. Çünkü tutunmak için buna inanmak zorundasınızdır. Bu gurur elinizden alınırsa, hiç olursunuz.
Oysa yaptığınız iş, korkunç derecede rutindir. Yaratıcılığa mahal bırakmaz. Çünkü elinizdeki malzeme size işlenmiş olarak gelir, siz sadece işlenmiş, bantta ilerlemekte olan malzemeye aynı yönde bir kuvvet uygularsınız. Uyguladığınız kuvvetin bağıl enerjisi çoğu zaman anlamsız düzeydedir. Belli bir hedefe kilitlenmiş yüzbinlerce öğrenciden birkaçı size denk gelir. Siz, repliğinizi söyler geçersiniz.

Rehber öğretmenliği bırakıp yaşam koçluğuna geçişim, birikimimi ve yeteneğimi tatminkar bir alanda kullanma mecburiyetindendi. Depresyona girip ya da rutinin içinde değersizleşip kaybolabilirdim, neyse ki şimdi burdayım!
İki ay sonra, yaşam koçluğunda 3.yılımı kutlayacağım. Belki de başarısızlığımın 3.yılı. İlk yıl, yaşam koçu tabelasının ve kartvizitinin coşkusuyla geçti. Tebrikler, başarı dilekleri enteresan biçimde bana bir yıl yetti. İkinci yılım, dengeli bir yıldı. Mutsuzluğum ve umudum eşit seviyedeydi. Üçüncü yılımda artık tabela ve sıfatım değişmiş bir şekilde aynı işi yapıyor olduğumun tamamen farkındaydım. En azından denemiş olmamla övünmem de çok sürmedi. Selim Bey'in bu kapıdan içeriye girişi tam anlamıyla milattı benim için. Belki yeniden doğuş belki rehber öğretmenliği kabulleniş.

Arada birkaç öğrenci dışı müşterim olmuştu ancak yaşam koçluğum, yanlış yere geldiklerini anlatmak ve doğru yere yönlendirmekle kısıtlı kalmıştı. Bir tanesi, yeni emekli olmuş bir banka memuruydu. Emekli olması ve evde daha fazla zaman geçiriyor olmasına bağlı, eşiyle bir takım problemleri olduğunu, bir adaptasyon sorunu yaşadığını anlatmıştı. İlk başta sevinmiştim ancak konuyu detaylandırınca, yaşadığı sorunların, alışveriş listesini eksik alması, evde eşyalarını koyduğu yerde bulamaması, evden ne için çıktığını unutup geri dönmesiyle ilgili olduğunu anlattı. Bu belirtilerin demans başlangıcı olabileceği ve nöroloji doktoruna görünmesi gerektiğine kibarca ikna etmem dört seans sürdü. İki hafta sonra üzerinde teşekkür notu olan bir çiçek geldi ofisime. Çiçek sevmediğim için, apartman görevlisine, çiçeği almasını ve istediği herhangi bir yere koymasını söyledim. Notta "beni doğru yönlendirerek, hayatımdaki sorunların kaynağına inmemi sağlayan yaşam koçuma teşekkürler, imza Sadullah Kaynak - Emekli Banka Memuru" yazılıydı. Dört seansta tanıdığım ve anladığım kadarıyla bu not Sadullah Bey'in eşinin zoruyla yazdırılmış ve gönderilmişti. Notu, masamın sağ çaprazında duran biblo rafına, yazısı görünecek şekilde destekleyip koydum. Aman ne gurur! Ama sonuçta gerçek bir kişiden gelmiş, gerçek bir teşekkür notundan daha iyi bir reklam olabilir miydi? Hemen notun fotoğrafını çekip Asım Montelukast-Yaşam Koçu facebook sayfasında paylaştım. İki saatte 57 beğeni almıştı o fotoğraf. Ama gerçeği sadece ben, Sadullah Bey ve Nöroloji doktoru biliyorduk.

Diğer bir müşterim ise bana erken boşalma problemi olduğunu söyleyen otuzbeş yaşında bir erkekti. Benden beklentisi, psikanalitik metotlarla sorunlarını çözmemdi. Ona psikanalitik yöntemler için başvurabileceği birkaç yer olduğunu ancak sigorta tarafından karşılanmayan, pahalı ve uzun süren tedaviler olduğunu anlattım. Hayal kırıklığına uğramıştı. Çözümü benden bekliyordu. İlişki sırasında hüzünlü ya da iğrenç şeyler düşünmek gibi amerikan filmlerinden öğrendiğim birkaç yöntem önerdim ancak beklenen başarıyı elde edememişti. Yaşam koçluğunun onun beklentisinden daha basit bir şey olduğunu (ama çok önemli bir misyonu olduğunu) anlatmam iki seans sürdü. İkinci seansın sonunda benimle ilgili hayal kırıklıklarından bahsetmeye başladı. Ben de hayal kırıklığını biraz olsun gidermek anlamında, kendi kullandığım ilaçlardan önerebileceğimi ancak profesyonel yardım için üroloji ya da psikiyatri doktoruna gitmesi gerektiğini söyledim. Üniversitede, oda arkadaşım tıp öğrencisi olduğu için, hangi hastanın hangi branşa gitmesi gerektiğini iyi öğrenmiştim. Ancak adam, bunun için doktora ihtiyaç duymadığını söyledi. İlaç önerimi denemek istediğini söyledi. Kendi kullandığım SSRI sınıfı bir antidepresan önerdim ona. Ancak bu ilacın boşalmayı, ilişkiden aldığı zevki azaltarak geciktireceğini söyledim. İlacın etkisine göre; kendini vibratör gibi hissetmesi dahi mümkündü. Denemeye değer dedi, ilacın ismini not alıp gitti. Bir hafta sonra, teşekkür etmek için aradı. Görünen o ki çok memnundu. Demek ki tatmin edici bir cinsel ilişki yerine, erkek egosunu ayakta tutacak, partnerini tatmin edip kendini kahraman hissettirecek bir yöntem yeterliymiş onun için. Yüksek tutulan bir ego, karşılanmamış bir ihtiyacın boşluğunu fazlasıyla doldurabiliyor demek ki. İlk geldiğinde talep ettiği psikanalitik çözümün, ne kadar haklı bir talep olduğunu daha iyi fark ettim o zaman. Ama sorunları çözmek yerine üzerini örtmek neyse ki daha pratik. Yakında karısını aldatacağına bahse girerim!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder